Yıllardan bir yıl, dünyanın en uzak köşesinde, haritalara bile kaydedilmemiş bir orman vardı. Bu ormana “Fısıldayan Koruluk” denirdi; çünkü öğle güneşi en tepede parladığında bile ağaçlar kendi aralarında fısıldaşır, dallarının hışırtısında sanki eski sırları anlatırlardı. Köyde yaşayan herkes, bu ormanın derinliklerine adım atmanın felaket getireceğine inanırdı. Fakat genç Arda’nın merakı, kuşaktan kuşağa aktarılan bu korkuları hiçe sayacak kadar büyüktü.
Arda, çocukluğundan beri hikâyelerde okuduğu “Gölgeler Şehri”ni arıyordu. Efsaneye göre ormanın kalbinde toprak altında gizlenmiş, kayıp bir medeniyetin kalıntıları yatmaktaydı. Bir sabah, sırt çantasını hazırladı, yanına sadece yolculuk haritasını ve büyükbabasından yadigar eski bir saat kolyesini aldı. İlk adımını attığında rüzgâr daha da hızlandı; dallar sanki ona “Eğer dönmek istersen son şansın” diyordu.
Arda’nın yalnız yürüyüşü uzun sürmedi. Patikada bir süre sonra, gözleri yeşile bulanmış, üzerinde eski kervan elbisesiyle bir kadın göründü. İsmi Leyla’ydı ve kayıp medeniyetin tarihini, dilini, sembollerini araştıran bir arkeologdu. Arda’ya gülümsedi: “Fısıldayan Koruluk’a merhaba demeye mi geldin?”
Leyla, Arda’nın saati görünce heyecanlandı. “Bu kolye, Zaman Saatçisi’nin armağanıdır. Efsaneye göre onun taşıyıcısı, şehrin girişindeki kapıyı açabilirmiş.” Arda şaşkındı; büyükbabasının ona öğrettiği hikâyeler gerçek olabilir miydi? İkisi birlikte yola koyuldu.
GÜNCEL GİRİŞ ADRESİMİZ İÇİN GİRİŞ YAP
yüksek kazanç - ödüllü oyunlar güvenli yatırım
çevrimiçi eğlence yüksek oranlar için GİRİŞ YAP
Gece çökmek üzereydi. Arda ve Leyla, küçük bir su birikintisi kenarında ateş yaktılar. Ateşin ışığında Leyla’nın elindeki not defterine baktılar; eski işaretler, taş yüzeyindeki kabartmalar çizilmişti. Tam o sırada ay bulutların arasından süzüldü ve su birikintisinin yüzeyine pırıl pırıl yansıdı.
“Bak!” dedi Leyla. Ateş ışığının tam aksine, su yüzeyi ay ışığını kâğıdın üzerine yansıtmaya başladı. İncelikle çizilmiş semboller, sayfalarda belirmeye başladı: Dolunayın tam ortasındaki üçgen, bir anahtar deliğinin işaretiydi. Arda, kolyenin ucundaki küçük anahtarın gövdesiyle aynı şekli taşıdığını fark etti.
Kapıdan içeri adım attıklarında ikisini de hafif bir serinlik karşıladı. İlk gördükleri, devasa sütunlar arasında asılı duran ve yüzyıllardır toz tutmuş mis gibi antik bir kitaplık oldu...